Gelecek Partisi Kadın Politikaları Başkanlığı tarafından 5 Aralık Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkı verilmesinin 88. yıl dönümü münasebetiyle “Kadın Politikalarında Gelecek Modeli: Acil Eylem, Kalıcı Vizyon Planı” programı düzenlendi.
Etkinlikte konuşan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, partisinin kadın haklarıyla ilgili vizyonunu ve planlarını kamuoyuyla paylaştı.
Gelecek Partisi’nin Ankara’da bulunan Genel Merkezi’nde düzenlenen programa Çorum’dan da katılım oldu. Gelecek Partisi Kadın Politikaları Başkanı ve Genel Başkan Yardımcısı Habibe Çiftçioğlu’nun da hazır bulunduğu programa Çorum İl Kadın Kolları Başkanı Selma Bayrakdar ile Kadın Kolları Yönetim Kurulu üyeleri Neziha Müjdeci ve Duygu Kaynak da katıldı.
Programda konuşan Gelecek Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, kadına yönelik şiddetin en vahim insanlık suçu olduğunu söyledi.
Dışişleri Bakanlığı döneminde hazırlanan İstanbul Sözleşmesi’nin aile yapısına zarar vermediğini kaydeden Davutoğlu, “Kadına karşı hangi sözleşme ne kadar çıkmış olursa olsun bir daha imza atarım, hiç düşünmem. Ben o imzayı, Türkiye’nin onurunu korumak için attım” dedi.
Davutoğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle: “Ülkemizde son dönemde artan kadına şiddeti kınıyorum ve bu vahşete kurban giden kadınlara rahmet diliyorum.
Kadın onurunu koruyamayan bir toplumun geleceği olamaz, insanlığa vadedeceği bir şey olamaz.
Kadın haklarından bahsedildiğinde, sanki lütfediyormuş gibi, ‘Şu kontenjanları kadınlara tanıyalım, şu hakkı kadınlara tanıyalım’ denir. Biz buna karşı kadını özne kılacak toplumsal iklimi oluşturmakla yükümlüyüz.
Kadın cinayetleri ve kadına karşı şiddet, bizim için varoluş meselesidir.
Kadına karşı şiddet en vahim insanlık suçudur. Kadına karşı şiddette tavizsiz olmamız lazım.
BİR DAHA OLSA İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NE BİR DAHA İMZA ATARIM
Kadına karşı hangi sözleşme ne kadar çıkmış olursa olsun bir daha imza atarım, hiç düşünmem. Ben İstanbul Sözleşmesi’ne o imzayı, Türkiye’nin onurunu korumak için attım.
İstanbul Sözleşmesi, TBMM’den de tam mutabakatla geçti. Bugünkü Cumhurbaşkanımız o gün Başbakandı, o sözleşmeye imza atmak dolayısıyla her yerde gururla bahsetti.
Aile yapımıza zarar verecek olan, kadını ya da çocukları koruyan sözleşmeler değil; bu iktidarı destekleyen bazı televizyon kanallarının sabah yayınlarıdır. Bazı programların kadınların onurunu ayaklar altına alan ve aile yapımızı yerle bir eden yayınlarıdır. Onlara dur demeyeceksiniz, bir sözleşme metni üzerinden büyük bir toplumsal çatışma doğuracaksınız.
Cumhurbaşkanı 10 yıl boyunca bu sözleşmeye sahip olmaktan dolayı övünecek, sonra bir gün ‘meğer bu zarar veriyormuş’ diyerek bundan vazgeçecek. Böyle bir devlet anlayışı olmaz…
Aile yapımıza zarar verecek olan sözleşmeler değil, bu iktidar döneminde sabah yayınlanan, kadınların gururunu ayaklar altına alan televizyon programlarıdır.
KADINI KORUMADAN AİLE KORUNABİLİR Mİ?
Bizim toplumsal dokumuzda da, çağdaş toplumsal hayatta da, gelecekte de; kız çocukları eğitimde, kadınların sosyal hayatın her alanında korunacaktır. Tek bir kadının onurunu zedeleyecek hiçbir eyleme asla müsaade edilmeyecektir.
İyi eğitilmemiş kızların olduğu bir toplumda kadın haklarından bahsetmek mümkün değil. Eğitimde fırsat eşitliği tanınmamışsa, biz her gün bir şeyler söyleyelim; kadın haklarından bahsetmek mümkün değil. Nitelikli kadın istihdamının dayanacağı yer, iyi bir eğitimdir.”